17 Mart 2013 Pazar

Ne Anlattığımı Bende Bilmiyorum


Neden istediğim gibi olamadığını anlıyorum yavaş yavaş. İstediğimi bula bilmek için daha fazla aramam gerek. Ama insanları tanımamın zaman alacağı zamanlarda senin suretin olacak benliğimde. İstediğimi bulduğumdaysa (tabii böyle bir şey mümkünse) tekrar seni hatırladığımda “Buda sana girsin” demicem. Onun yerine senle olsaydım ne olurdu derim belki kendime ama geçmiş geçmiştir gelecekte zaten gelecek o yüzden şimdiye bakmak lazım. Kalpten çok aklımı dinlesem de ya da öyle sansam da elde etmeden vazgeçmek var olmadan var etmeye benzedi. Böyle afili laflar edemediğimi de anladım şimdi. Entel yazar havalarının da bokunu çıkardım böylece.
İçine girdiğim hal beni bana anlatmasa da kendimi yazdıklarımda bulmaya çabalıyorum. İstediğimin olmasını istemem gerçekleştirebileceğim anlamına gelmiyor. Düşünmeden yazıp düşünerek eleştiriyorum yazdıklarımı. Var olduğumu sandığım şeyin aslında olmak istediğim olduğunu ve onu da olamadığımı anladım. Hisler benim olmak istediğime izin vermezse düşüncelerim yansıtır olmak istediğimi. Gündüzleri değirmenlerle savaşırken geceleri kendiminkinde uyuyorum. İstemediğim insanlarla muhatap olmak ikiyüzlülük gibi. Ayıya dayı demek koyuyor adama. İnsanlara kendi hayat hikâyemi anlatamamak çok kötü bir şey. Yazmaya değer bir hayatım yok bu yüzden bende kendiminkini kendim yaratıyorum yazılarla. Hayatın bana yazmaya değer anılar bahşetmesini umuyorum. Belki böylece yeni tanıştığım insanlara arkadaşlarıma ait değil de bana ait anılar anlatabilirim. Başka insanların anılarında yaşıyorum. Onlara tutunuyorum sürekli. Arkadaş gruplarımı birbirleriyle tanıştırmaktan çekiniyorum. Çünkü onlara sürekli birbirlerini anlatıyorum. Bunu yaparken de biraz saplantılı bir hayran edesi oluyor üzerimde.
Saygı duyma isteği insanı gülünç durumlara sokuyor. Büyüklerin yanında küçük görünmemek için kendini daha da küçülten bir olmadım. Benim durum biraz daha farklı. Ben yapmak yerine hayal ediyorum. Hayallerimde ve başka insanların anılarında yaşıyorum. Sevdiğim bir şarkıyı dinlerken o şarkıyı besteleyenin ben olduğumu hayal ediyorum ve bir süre sonra o hayale inanmaya başlıyorum. Olmak istediğim kişi gibi görünmeye çalıştığımda kedimden biraz daha uzaklaşıyorum. Söylemek istediklerimin yarısını bile düzgün söyleyemedim. Konuşurken bile kafamda kurduğum cümleyi kafamdaki gibi kuramıyorum. O kadar üşengecim ki bir şey anlatırken başını değil direkman sonunu anlatıyorum. Yanlış anlamayın bu benim fark ettiğim bir şey değil birkaç arkadaşım fark etti.
Bir tiyatro oyunu yazmak istiyorum. Tabii bu oyunun sahnelenmesini de. Sadece insanların yazdıklarımı ciddiye aldığını düşüne bilmek için. Bir şeyler yazmayı benim için gelip geçici bir heves sanmalarını istemiyorum. Yaşımdan da çok çekiyorum. Yaşım yüzünden ben bile bazen yazdıklarımı samimi bulmuyorum. Ayrıca kendimi erken tüketiyormuşum gibi geliyor. Birkaç sene sonra bu günleri tatlı ve masum anılar olarak yazabilirim ama ben bu günlerin malzemesini bu gün kullanıyorum. Gene kafamdakini tam olarak yazamadım. Yazıla bilir bir hayat yaşamak istiyorum ama bunun için bir çabada bulunmuyorum. Tek başıma bir seyahate çıkamıyorum mesela, yeni insanlarla tanışamıyorum bu yüzden onlarla ortak bir anı yaşayamıyorum. Kendi kendime anı yaratmaktan sıkıldı ve tükendim artık (demin bahsettiğim kendini erken tüketme bunun gibi bir şey). Herkese hayata bir kere geleceğimizi ve bu hayati dolu yaşamamız gerektiğini söylüyorum ama bırakın başka ülkelere gitmeyi odamdan bile çıkamıyorum. Yeterli birikimim ve hikâyem olmadığı için kendimi yazar olarak ta görmüyorum.
  


Anlatabiliyor muyum?

1 yorum: