Neden istediğim gibi olamadığını anlıyorum yavaş yavaş. İstediğimi bula
bilmek için daha fazla aramam gerek. Ama insanları tanımamın zaman alacağı
zamanlarda senin suretin olacak benliğimde. İstediğimi bulduğumdaysa (tabii
böyle bir şey mümkünse) tekrar seni hatırladığımda “Buda sana girsin” demicem.
Onun yerine senle olsaydım ne olurdu derim belki kendime ama geçmiş geçmiştir
gelecekte zaten gelecek o yüzden şimdiye bakmak lazım. Kalpten çok aklımı
dinlesem de ya da öyle sansam da elde etmeden vazgeçmek var olmadan var etmeye
benzedi. Böyle afili laflar edemediğimi de anladım şimdi. Entel yazar havalarının
da bokunu çıkardım böylece.
İçine girdiğim hal beni bana anlatmasa da kendimi yazdıklarımda bulmaya
çabalıyorum. İstediğimin olmasını istemem gerçekleştirebileceğim anlamına
gelmiyor. Düşünmeden yazıp düşünerek eleştiriyorum yazdıklarımı. Var olduğumu
sandığım şeyin aslında olmak istediğim olduğunu ve onu da olamadığımı anladım. Hisler
benim olmak istediğime izin vermezse düşüncelerim yansıtır olmak istediğimi.
Gündüzleri değirmenlerle savaşırken geceleri kendiminkinde uyuyorum.
İstemediğim insanlarla muhatap olmak ikiyüzlülük gibi. Ayıya dayı demek koyuyor
adama. İnsanlara kendi hayat hikâyemi anlatamamak çok kötü bir şey. Yazmaya
değer bir hayatım yok bu yüzden bende kendiminkini kendim yaratıyorum yazılarla.
Hayatın bana yazmaya değer anılar bahşetmesini umuyorum. Belki böylece yeni
tanıştığım insanlara arkadaşlarıma ait değil de bana ait anılar anlatabilirim.
Başka insanların anılarında yaşıyorum. Onlara tutunuyorum sürekli. Arkadaş
gruplarımı birbirleriyle tanıştırmaktan çekiniyorum. Çünkü onlara sürekli
birbirlerini anlatıyorum. Bunu yaparken de biraz saplantılı bir hayran edesi
oluyor üzerimde.
Saygı duyma isteği insanı gülünç durumlara sokuyor. Büyüklerin yanında
küçük görünmemek için kendini daha da küçülten bir olmadım. Benim durum biraz
daha farklı. Ben yapmak yerine hayal ediyorum. Hayallerimde ve başka insanların
anılarında yaşıyorum. Sevdiğim bir şarkıyı dinlerken o şarkıyı besteleyenin ben
olduğumu hayal ediyorum ve bir süre sonra o hayale inanmaya başlıyorum. Olmak
istediğim kişi gibi görünmeye çalıştığımda kedimden biraz daha uzaklaşıyorum.
Söylemek istediklerimin yarısını bile düzgün söyleyemedim. Konuşurken bile
kafamda kurduğum cümleyi kafamdaki gibi kuramıyorum. O kadar üşengecim ki bir
şey anlatırken başını değil direkman sonunu anlatıyorum. Yanlış anlamayın bu
benim fark ettiğim bir şey değil birkaç arkadaşım fark etti.
Bir tiyatro oyunu yazmak istiyorum. Tabii bu oyunun sahnelenmesini de.
Sadece insanların yazdıklarımı ciddiye aldığını düşüne bilmek için. Bir şeyler
yazmayı benim için gelip geçici bir heves sanmalarını istemiyorum. Yaşımdan da
çok çekiyorum. Yaşım yüzünden ben bile bazen yazdıklarımı samimi bulmuyorum.
Ayrıca kendimi erken tüketiyormuşum gibi geliyor. Birkaç sene sonra bu günleri
tatlı ve masum anılar olarak yazabilirim ama ben bu günlerin malzemesini bu gün
kullanıyorum. Gene kafamdakini tam olarak yazamadım. Yazıla bilir bir hayat
yaşamak istiyorum ama bunun için bir çabada bulunmuyorum. Tek başıma bir
seyahate çıkamıyorum mesela, yeni insanlarla tanışamıyorum bu yüzden onlarla
ortak bir anı yaşayamıyorum. Kendi kendime anı yaratmaktan sıkıldı ve tükendim
artık (demin bahsettiğim kendini erken tüketme bunun gibi bir şey). Herkese
hayata bir kere geleceğimizi ve bu hayati dolu yaşamamız gerektiğini söylüyorum
ama bırakın başka ülkelere gitmeyi odamdan bile çıkamıyorum. Yeterli birikimim
ve hikâyem olmadığı için kendimi yazar olarak ta görmüyorum.
Anlatabiliyor
muyum?
Begendim bunu :)
YanıtlaSil